Uyku Sorunları 2

Hiç yorulmuyor:
Alışılagelmiş bir günlük düzen çocuğun akşam uyku saatinide uyumasına teşvik eder.
Çocuğunuzun uyku saatinen önce coşturmayın ve yatmadan önce sakinleşmesi için süre tanımayı unutmayın.
Eğer çocuğunuz gerçekten yorgun gözükmüyorsa, onu yatağına yatırın ve yanına oynayabileceği oyuncaklar veya bakabileceği kitaplar koyun.
Gündüz uykularından kesinti yapın, özellikle öğleden sonra. Fakat çocuğunuz uykuya ihtiyaç duyuyorsa bu çözümü uygulamayın.
Çocuğunuzu gün içinde eğlenceli fiziksel aktivitelerle yorun.
Çocuğunuzun uyku saatini 15 dakika erteleyerek size uyan saate çekin.

Dolaptaki canavar:
Yatağa girmekten korkmak veya sizin odadan çıkmanızı istememesi güvensizlik işareti olabilir. Bunun sebebeinin ne olabileceğini düşünün, yeni bir bebeğin aileye katılması veya kreşe başlamak gibi, veya onu nasıl rahatlatabileceğinizi düşünün.
Çocuğunuzun korkularına gülmeyin veya yalanlamayın.
Çocuğunuzun uyku saatinin yaklaştığını anlayabileceği bir rutin oluşturun.
Çocuğunuz karanlıkta kalmak istemiyorsa odasına bir gece lambası koyun.
Eğer yanlız kalmaktan korkuyorsa ona her beş veya on dakikada bir yanına geleceğinizi söyleyin ve bu ziyaretlere o uykuya dalana dek devam edin. Sizin geri geleceğinizi bilirse rahatlayabilir.
Çocuğunuz yattıktan sonra onun duyabileceği şekilde hareketlerinizi sürdürün. Mesela yanındaki odada ütülenen kıyafetleri düzenleyin.
Çocuğunuza dinleyebileceği sakin bir müzik koyun.
Çocuğunuzun yatağına güvenli ve sevdiği oyuncaklar bırakın.
Çocuğunuzu rahatlatan oyuncakları veya eşyalarının yanında olduğundan emin olun. (Uyku battaniyesi, oyuncak bebeği gibi)
Çocuğunuzu ceza olarak asla odasına yollamayın. Aksi halde odasını rahatlayıcı bir yerden çok korktuğu bir yer olarak görür.
Hayal kurabileceği hoş konulardan bahsedin. (Haftasonu yapacağınız orman gezisi gibi.)
Gün içinde onu sevgi ve ilgi gösterin ki kendini güvende hissetsin.

Hiçbiri işe yaramadığında
Eğer çocuğunuzun uyku düzeni (veya düzensizliği) konusunda ümitsizliğe kapılıyorsanız doktorunuzla bunu konuşabilirsiniz.

Tuvalet Eğitimi

Tuvalet eğitimi pek çok anne-babanın korkulu rüyası. Bizim de zorluklar yaşadığımız bu konuda işimize yarayan öneriler şunlardı:

Zamanlama:

  • Genelde çocuklar ikinci yaşları civarında tuvalet kullanmayı öğrenirler. Fakat her çocuk farklıdır bu yüzden her çocuğun evreleri de değişir. 20 aylık olana kadar çocukların mesaneleri çabuk boşalır bu yüzden daha önceleri tuvalet eğitimine başlamak erken olabilir.
  • Çocuğunuzun yönlendirmelrini takip edin, hazır olduğunda o size bunu belirtecektir. Arkadaşınız "Benimki bu zamana kadar çoktan bezi bırakmıştı," veya annanenizin annenize tuvalet eğitimini birkaç aylıkken verdiğini söylemesine üzülmeyin.
  • Kimi çocuk tuvalet eğitimini yaz aylarında vermeyi tercih eder çünkü bu zamanlarda çocuklar da hafif ve ince giyinir. Fakat sizce bu doğru zaman değilse dert etmeyin. Her zaman çocuğunuzun yol göstermesini takip edin.
  • Erkek çocukların tuvalet eğitimi kızlarınkine göre daha uzun zaman alabilir. Özellikle erkeklerin ayakta işemeyi öğrenmeleri zaman alabilir. Çoğu erkek önce oturarak işemeye bile başlar. Bu durumda baba veya ağabeyler doğrusunu gösterebilirler.

    Çocuğunuz hazır mı?
    Çocuğunuz şunları yapıyorsa hazır olabilir:
  • bezi günde birkaç saat kuru kalıyorsa
  • siz veya aile bireyleri tuvaleti kullanırken bu duruma ilgi gösteriyorsa
  • günün belli saatlerinde kaka yapmaya başlamışsa (mesela kahvaltı sonrası gibi)
  • kaka yaparken çömeliyor veya ıkınıyorsa
  • bezi ıslandığında değiştirmenizi istiyorsa

    Şu durumlarda beklemeniz daha iyi olabilir:
  • Tuvalet eğitimine stres yaratan zamanlarda başlamamak daha iyidir. Stresli zamanlar şunlar olabilir:
    Aileye yeni bir bebek katılıyorsa
    yeni bir kreş veya yuvaya başlayacaksa
    beşikten yatağa geçiyorsaev değiştiriyorsanız
    aile problemleri yaşıyorsanız
    bir aile bireyi hasta olduğunda

    Unutmayın:

    • Olumlu ve tempolu olun, bu değişimi heycan veren bir yenilik olara karşılayın.
    • Eğer çocuğunuz kakasını tuvalet veya lazımlığa yaparsa onu bol bol övün. Onun büyüdüğünü ve ne kadar akıllı olduğunu vurgulayın.
    • İşleri aceleye getirmeyin. Bazen geç başlarsanız daha kısa sürebilir. İki buçuk yaşın üstündekiler bir gecede bile öğrenebilir.
    • Geriye dönüşlere hazırlıklı olun. Tuvaleti kullanmayı öğrenmek diğer konular gibi tökezleyerek ilerler.
    • Çocuğunuza rahatlıkla aşağı indirilebilen kıyafetler giydirin. Kaçınılmaz kazalara karşı külot şeklinde bezleri deneyebilirsiniz.
    • Çocğunuzu lazımlığa veya tuvalete oturması için zorlamayın. Bu onu üzecek ve süreci hızlandırmayacaktır.
      Kimi çocuk kendi lazımlığını veya tuvalet oturağını kendi seçmeyi tercih eder.
    • Kimi çocuk sifonun sesini sevmez veya tuvaletten giden kakasını görmek istemez. Bu durumlarda onun işini bitirmesini bekleyin ve o gidince sifonu çekin.
    • çocukların geceleri kuru kalmayı becermesi hep daha uzun sürer. Sabahları kuru bir bezle kalktığı zaman gece bez bağlamamak için doğru zaman olacaktır.
    • "Dert değil, bir dahaki sefre tuvalete yaparız. Hadi sana kuru pantolaon giydirelim."
    • Çocuğunuzun işi bitince ellerini yıkadığınızdan emin olun, böylece daha ilk günlerden tuvalet veya lazımlık devamında ellerini yıkayacağını öğrenir.

Uyku Sorunları 1

İlk yıllarda anne-babaların en çok yardıma ihtiyaç duyduğu konuların başında uykusuzluk gelir. Bazı temel uyku sorunları ve çözümlerini aşağıda bulabilirsiniz.

Uyu Bebeğim
Küçük çocukların dörtte birinde ciddi uyku sorunları görüldüğü tahmin ediliyor. Kimisi en başından beri bunları yaşarken kimisinde de belli zamanlarda (diş çıkarma, hastalıktan hemen sonra gibi) bu sorunlar başlıyor.
Nerdeyse bebeklerin hepsinin ilk başlarda dengesiz uyku alışkanlıkları vardır ki bunu ebeveyinler zaten normal karşılar. Ne var ki ilk yıllarının ikinci yarısında yeni sorunlar başlayabilir.

Ortalama uyku ihtiyacı:
Aşağıda çocukların ortalama ihtiyaç duydukları uyku saatlerini bulabilirsiniz, fakat bu rakamlar her çocuk için geçerli olmayabilir.
12 ay - 13.5 saat
2 yaş - 13 saat
3 yaş - 12 saat
5 yaş - 11 saat

Bazı uyku sorunları
Akşamları uykuya geçmede zorlanma:
Uyku saati için basit bir düzen oluşturun. Yemek, banyo, uyku gibi.
Çocuğunuza yatışması için zaman tanıyın. Eğer yatmak istemiyorsa üstelemeyin ama yorgunluktan bitap düşene dek de beklemeyin.
İşleri sessizce halledin böylece çocuğunuz akşamların gündüzden farklı olduğunu sizden görsün.
Bunun yanında evin normal halinde değişiklik yapmayın. Kimi çocuk ev temposunun içinde ve bu sesleri duyarken kendini güvende hisseder.
Çocuğunuzun yatmadan sakinleştiğinden emin olun. Böylece rahatça uykuya geçebilecektir.
Eğer siz onu yatırdıktan sonra çocuğunuz kalkıyorsa bu konuda net ve kesin olup onu tekrar yatırın. Biraz zaman alsa da zamanla anlayacaktır.

Çok erken uyanma:
Çocuğunuzun odasında kalın perdeler kullanırsanız odası sabahları karanlık olur ve ışıktan uyanmazlar.
Güvenli oyuncaklarını ulaşabileceği yerler tutun ki tüm ailenin uyandığını duyana kadar kendi başına oynayabilsin.
Eğer çocuğunuz bir "sabah kuşuysa" biraz sabırlı olun. Çocuklar genelde kreş veya yuvaya başladıklarında daha çok uyumaya başlarlar.

Gece uyanmaları:

Gerçekçi olun, herkesin uyku ihtiyacı ve düzeni farklıdır. Kimisi sekiz saat hatta fazlası uykuya ihtiyaç duyarken kimisi için beş-altı saat yeterlidir. İşte bu yüzden bir ailenin fertleri arasında bile "tüm gece uyumak" farklı manalara gelebilir. Kimi çocuklar hala gece beslenme ihtiyaçları için uyanabilir, bundan vaz geçmesini istiyorsanız zaman içinde sütten suya geçiş yapın.

Eğer bebeklikten beri onu sallayıp ninni söyleyerek uyutuyorsanız çocuğunuz gece uyandığında tekrar uykuya dalmakta zorluk çekebilir. Onu sakinleştirmek için odasına girdiğinizde ışıkları fazla açmayın ve yumuşak - alçak bir ses kullanın. Oyun oynamaya teşvik etmeyin. Bunu bir kaç kez tekrarlamanız gerekebilir.

Ağlayıp Sızlanmalar

Ebeveyinlerin başetmekte zorlandıkları birşey varsa o da çocuklaerının sızlanıp ağlamalarıdır. Çocuğunuzun neden böyle davrandığını ve sükunetinizi korumak için sizin neler yapabileceğinizi öğrenin.

Hesaplı ağlamalar
Arasıra da olsa sızlanmalar genel bir huysuzluk halinin yansıması olabilir. (açlık, yorgunluk veya hastalıktan dolayı gibi) Sızlanmayan davranışlarına tüm ilginizi yoğunlaştırın ve çocuğunuz makul bir şekilde isteklerini söyleyene kadar sakin bir şekilde onu reddedin. Eğer daha konuşamıyorsa sızlanmaya başladığında dikkatini başka bir tarafa çekin.
asks properly in a reasonable tone. If she can't talk yet, you may need to distract her with another activity when the whining starts.

Çocuklar niye ağlar?
Korkular - karanlık, lazımlık/tuvalet, böcekler, hayvanlar, vs...
Endişeler - sizden ayrılmak veya bir bakıcıyla bırakılmak
Hayal kırıklıkları - herşeyi kendi başına halletmek veya her istediğini yapmak
İlgi - sizinle daha çok zaman geçirmek ister
Tepinmeler ve tekmeler - ne kadar kolay yaralanabileceğinden korkuyor olabilir
Ayrıca çocuğunuz aç veya yorgun olabilir, yatmaya direnç gösteriyor olabilir veya bağımsızlığını ispatlamak ve kendi isteklerini gerçekleştirmek istiyor olabilir.

Ağlama ve sızlanmalar
İstekleri konusunda ebeveyinleriyle işbriliği sağlamanın garantili yolu sızlanmadır. Kafanızı dinlemek için isteklerine boyun eğmek kolayınıza gelebilir fakat bu bir hatadır ve herşeyi daha da kötüleştirir.
Başetme yolları:
Sızlanmaları çocuğunuza istediğini vererek ödüllendirmeyin çünkü bu şekilde sızlanmanın isteklerini elde etmek için en iyi yol olduğunu öğrenirler.
Yorgunluk, açlık ve sıkıntı gibi çözebileceğiniz aşikar nedenlere odaklanın.
Çocuğunuz isteklerini güzel bir şekilde yönelttiğinde ona fazlasıyla ilgi gösterin.
Çocuğunuz birşey istdiğinde cevabınız "Hayır" bile olsa ona hemen cevap verin. Sızlanmasına vakit tanımayın.
Onları oyunaklar ve aktivitelerle meşgul edin.
Bazen onun davranışını taklit etmek ne kadar aptalca bir ses çıkardığını anlamasına yardımcı olabilir. Onu taklit etmeniz onu güldürebilir fakat sinirlendiriyorsa onu taklit etmeyin.
Baştan istediğini yapacağınızı hissediyorsanız bunu baştan kabullenmeniz daha iyi. Mesela ona sorduğunda o gün şeker alacağınızı söyleyin. Beklemek ona sızlanmayı ne kadar uzatırsa o kadar istediğini alma şansı olduğunu gösterecektir.
Çocuğunuzun istediği herşeye boyun eğemezsiniz. Bu gibi durumlarda nedenini açıklamak yardımcı olabilir. "Şimdi şeker yiyemezsin çünkü yemek beş dakikaya hazır olacak," gibi ona açıklama yapın.
Bazen birşeyi istediğini söylemesi ilgi istediğinin göstergesi olabilir. Onu kucağınıza alıp biraz oturmanız, beraber bir kitap okumanız onu mutlu edip oyununa döndürebilir.

Disiplin

Disiplin ceza demek değildir; disiplin çocuğunuza ailenizin öngördüğü ve toplumca kabul edilir şekilde davranmasını öğretmektir. İşte size iyi davranışları destekleyecek bir kaç taktik:

Disiplinin kaynağı:
Çocuklara terbiyeli davranmalarını öğretmenin tek bir yolu yoktur. Çocuğunuzun huyu, sizin ebeveyinlik tarzınız ve içinde bulunulan durum kullanılan metotları etkileyecektir.
Sessiz ve çekingen bir çocuğa yumuşak bir yönlendirme yetebilir. Daha muhalif tavırları olan, kontrol edilmeyi sevmeyen inatçı bir çocuk daha zorlu olacaktır. Hele ki sizin tabiatınız da benzerse çekişmeler kaçınılmaz olur.

İyi davranışa cesaretlendirmek: Örneklerle gösterin. Çocuklar nasıl davranacaklarını ve durumlarla nasıl başa çıkacaklarını büyükleri (bu durumda sizi) kopyalarak öğrenirler. Eğer çocuğunuzun sinirli olmasını istemiyorsanız sizi sinirliyken görmesine imkan tanımayın.
Evinizi çocuğunuza hazırlayın: Değerli, kırılabilecek ve tehlikeli eşyaları çocuğunuzun ulaşamayacağı yerlere kaldırın böylece onun isteğini de uyandırmamış olursunuz.
Espri gücünüzü gösterin: Olumlu olun ve çocuğunuzun hareketlerinin komik taraflarına odaklanın.
Baskıyla başa çıkın: Baskı altında hissediyorsanız veya hayatınızda strese neden olan durumlar varsa çocuğunuzla başa çıkmak daha da zor gelebilir. Kendinize zaman ayırıp stresi en azda tutmaya çalışmak her zaman işe yarar.
Olumlu disiplin: Çocuğunuzun yaramazlıklarını bekliyormuş ve yaptığında da aşırı tepki göstermek hem sizin hem de çocuğunuz için mutsuzluk ve baskı yaratabilir. Gününüzün çoğunu stresli ve çocuğunuzun davranışlarını kontrol etmeye çalışır ve onu dediğinizi yapmaya zorlar şekilde geçirirseniz ebeveyin olmanın zevkli taraflarını kaçırırsınız.
Olumlu disiplin çocuklarınızla iyi iletişim kurmak, çocuğunuzun fikirlerini dinlemek ama belirli sınırlar koymaktan korkmamaktır. Şunları deneyebilirsiniz: Her zaman çocuğunuzun iyi davranışlarını gözlemleyin ve övün. Küçük yaramazlıkları göz ardı edin.

Yararlı ipuçları:
Bu ipuçları çocuğunuzun davranışlarıyla başetmenizi kolyalaştıracaktır.
Beklentileriniz yüksek olmasın. Küçük çocuklar yapmamanızı söylediğiniz şeyleri defalarca tekrarlamaları normaldir. Bu şekilde neyin kabul edilebilir olduğunuz ve sınırları öğrenirler.
Kendinizi çocuğunuzun yerine koyun. Kendiniz çocukken nasıl hissederdiniz ve yetişkin dünyası nasıl da adaletsiz görünürdü hatırlamaya çalışın.
Rutinleriniz olsun. Bu şekilde çocuğunuz kendini güvende hisseder ve belli şeylerin belli zamanlarda olmalarını beklerler. Örneğin banyo yapıp dişini fırçaladıktan sonra uyku saatinin geldiğini bir süre sonra anlamaya başlar.
Mantıklı sınırlar koyun. Çocuklar her istedikleri yapıldığında pek de güvende hissetmezler. Hatta kimisi sınırlarını öğrenmek için daha da kötü davranabilir.
Aile içinde kuralları minimumda tutun. Küçük çocuklar çok fazla kuraldan sıkılabilir hatta hepsini hatırlamayabilirler.
Gerçekçi olun. Ebeveyinlerin yaramaz veya söz dinlemiyor diye nitelendirdiği bir çok davranış gelişim sürecinin bir parçası olabilir. Çocuklar birşeylerin nasıl çalıştığını öğrenmek için onlara dokunmak isterler. Daha büyük çocuklarsa kendi bağımsızlıklarını kanıtlamak isterler. Başka ebeveyinlerle konuşursanız göreceksiniz ki onlar da benzer şeyleri yaşamışlardır veya yaşıyorlardır.

Çocuklar niye yaramazlık yapar:
Sizin yaramazlık olarak nitelendridiğiniz davranışların bazıları gelişimsel bakımdan normal olabilir. Mesela kendi kendine yemek yemeyi öğrenirken küçük çocuklar yemeklerini etrafa saçabilirler. Diğer bazı nedenlerde şunlardır:
Yanlarında birilerini isterler. Küçük çocuklar ilginizi çekmek için nerdeyse herşeyi yapabilirler. Bu yüzden iyi davranışlarını övmek çok önemlidir. Eğer sadece kötü birşey yaptığında ona dikkatinizi yoğunlaştırırsanız o da aynı şekilde davranmaya devam edecektir.
Sinirlenmiş olabilirler. Kimi küçük çocuk kendine kötü davrandığını düşündükleri kişilerden hınç almak ister. Çocuğunuzun kızgınlık hissini farkettiğinizi ona belirtin, "Ayşe oyuncağını aldığı için ona çok kızdığını anlıyorum," gibi onunla konuşun.
Güçsüz hissetmek. Küçük çocuklar etrafları üstünde çok az kontrolleri olduğunun çok farkındadırlar. Ve eğer bir nedenden kendisini sinirli veya aciz hissediyorsa bu hareketlerine yaramazlık olarak yansıyabilir.
Kötü hissettiklerini göstermek için. Çocuklar bazen anlatamadıklar hislerini davranışlarıyla yansıtırlar. Kaygılı veya üzgün olabilirler. Böyle durumlarda onlar cezalandırmak yerine onlara sarılıp onları sevdiğinizi gösterin.
Yorgun veya hasta olduğunda çocuğunuza musamaha gösterin. Böyle zamanlarda çocuklar normalden daha huysuz olabilirler.

Çocuk bakımı çok fazla enerji ve efor gerektirir ve kimse olumlu disiplini sürekli sürdüremez. Çocuğunuz bazı günler sizi deli edebilir. Tüm ebeveyinler kimi zaman sonradan pişman oldukları şeyler yapar. Böyle olursa özür dileyip onu sevdiğinizi söyleyin ve ona davranışınızın neden kabul edilemez olduğunu anlatıp baştan başlayın. Bu çocuğunuza önemli bir ders olacaktır.

Öfke nöbetleri, tutturma ve tepinmeler

2 yaşındaki her beş çocuktan birinin günde bir kere öfke nöbeti geçirdiği tatmin ediliyor. Yani beş tanesinden dördünde böyle bir durum yaşanmıyor. Çocuğunuzun niye bunları yaşadığını ve nasıl onları rahatlatıp kendi sinirlerinize hakim olabileceğinizi öğrenin!

Tekmeler ve bağrınmalar
Nöbetlerin zirvede olduğu dönem 2-3 yaş arasıdır fakat daha erken de başlayabilir. Hatta kimi çocuk beş yaşından sonra bile bu tür nöbetler yaşamaya devam eder fakat artık bu yaşlarda çocuğunuzla konuşup mantıklı çözümler bulmasını sağlamak daha kolaydır.
Bu patlamalara genelde öfke nöbetleri denir çünkü kontrol dışı hareketlerde yoğun olarak öfke dışa vurulur. Bunun yanında çocuğunuz başka bir çok güçlü duyguyu da barındırıyor olabilir.

Nöbet tetikleyicileri
Hüsran - bir şeyi yapamamaktan (ayakkabılarını bağlayamamak gibi) duyulan veya istediğinin ne olduğunu anlatamamaktan duyulan
Bağımsız olma arzusu - çocuğunuzu araba koltuğuna oturtup kemerini bağlamak gibi basit bir hareket bile onun sizin tarafınızdan kasti olarak engellendiğini düşünmesine neden olabilir
Açlık ve yorgunluk - çocuğunuz aç ve/veya yorgun olduğunda nöbete yatkın olacaktır
Reddedilmek - dondurma yiyemeyeceğini söylemiş olabilirsiniz veya başka bir çocuk bir oyuncağı paylaşmak istemiyordur
İlgi isteği - küçük çocuklar, olumsuz nedenlerden de olsa, ilginin merkezi olmayı severler. Eğer önceki nöbetlerinde ilgi gösterdiyseniz çocuğunuz aynı şeyi deneyebilir.
Kaynama noktası - bazı günler çocuğunuzun nöbet geçirmek üzere olduğunu anlarsınız. Adeta nöbet geçirmeye kararlıdırlar. Çocuğunuz olumsuz duygularla aşırı yüklenmişse nöbet kaçınılmaz bir sonuç olarak görünebilir.

Nöbetlerden sakınmak
Biraz ileri görüşlülükle nöbetleri engellemek veya etkilerini azaltmak mümkün olabilir.
İyi örnek olun - en ufak bir kışkırtmada sizin öfkelendiğinizi görürlerse kendi güçlü duygularını kontrol etmeyi öğrenmeleri zor olacaktır.
Bol bol övün - iyi davranışlarını överek onu iyi davranmaya teşvik edin.
Beladan uzak durun - nöbete neden olabilecek durumlar veya yerler olduğunu biliyorsanız bunlardan uzak durun. (Mesela markette nöbet geçirmeye meğilliyse onunla alışverişe gitmemeye çalışın.)
Belirtileri farkedin - çoğu çocuk huysuzlanma belirtileri gösterir, bu anlarda devreye girip ilgisini başka şeylere yönlendirin.
Ona seçenek verin - çocukların seçme şansı olmadığını hissetmeleri çok rahatsız edicidir, dolayısıyla mümkün oldukça ona seçme şansı tanıyın. (Ona yemekte ne yemek istediğini veya ne giymek istediğini sorabilirsiniz.) Böylece kendisinin de kontrol ettiği şeyler olduğunu hissedecektir.

Nöbetlerle başetmek
Eğer bu öneriler işe yaramaz ve bir nöbet baş gösterirse çocuğunuzu yatıştırmak için işte size bazı ipuçları:
Sakin olun - bu gerçekten önemli.
Onun ilgisini başka yöne çekin - bazen nöbet patlamadan onun ilgisini başka yöne çekmek imkanlı olabilir. Camdan bakıp gerçekten ilginç bir şey oluyormuş gibi yapın.
Yaptıklarını görmezden gelin - bazen onu yanlız bırakıp ilgilenmemek onu sakinleştirebilir fakat nöbet patlamışsa bu pek işe yaramayabilir.
Ona sarılın - ve sakince onunla konuşun. Ne var ki bu onu daha da sinirlendirebilir.
Mola verin - Eğer kontrolünüzü kaybetmek üzere olduğunzu düşünüyorsanız, çocuğunuzu bulunduğu yerden alın ve onu iç rahatlığıyla bırakabileceğiniz güvenli bir yere bırakın (en fazla iki dakika için). Bu çözüm sadece 18 ayın üstündeki çocuklara uygulanmalıdır.
Nöbet geçtiktan sonra devam ettirmeyin. Sarılın ve barışın.

Market nöbetleri

En kötü ve utanç verici nöbetler insanlar içinde geçirilenlerdir ki bunlar genelde alışveriş sırasında olur. Eğer çocuğunuzun alışverişi sevmediğini düşünyorsanız çocuğunuz olmadan alışverişe çıkmaya çalışın. Eger bu mümkün değilse alışverişi ikiniz için de çekilebilir kalmak için şunları aklınızdan çıkarmayın:
Alışverişi kısa tutun - ne alacağınızı belirleyin ve bunun dışına çıkmayın.
İlgisini çekin- yanınıza çocuğunuz için bir oyuncak veya göz atabileceği bir kitap alın. Yiyecek veya içecek bir şeyler de yardımcı olabilir.
Çocuğunuzun yardım etmesine izin verin - ondan çay, çöp torbası, makarna gibi hafif ve kırılmayacak şeyleri almasını isteyebilirsiniz. Bunları sepete de kasa bandına da o koysun.
Eğer bir nöbet başlamak üzereyse sakin olun ve sakin bir şekilde bu davranışının kabul edilemez olduğunu açıklayın. Bu dükkandan çıkmanız ve öteberilerinizi alamamanıza da neden olabilir.

Felaket ikiler... ve üçler (2 yaş sendromu)


Çocuklar mızmızlanmalar, sokak ortasındaki ağlama krizleri, 2 yaş sendromu ("felaket iki" terimini tercih ediyorum ben) gibi durumlar nedeniyle pek de iyi bir üne sahip olmasalar da aslında çok hassas ve harikadırlar. Tebii onlarla nasıl başedebileceğinizi bilir ve güzel zamanlarınızın keyfini çıkarabilirseniz.

Çocuğunuza şans tanıyın
Çocuklarla yaşam kahkaha, sevgi ve harika anlar kadar markette, sokak ortasında geçirilen krizlerle de doludur. Çocuğunuzun sinirini bozan şeyleri bilirseniz - bir an bir büyük gibi bağımsız olmak bir sonrasında bebeğiniz olmak - bu zamanları kolaylıkla atlatabilirsiniz.

Olumlu bir tutum ve çocuğunuzun hayatının eğlenceli taraflarına odaklanmak moraliniz bozuk olduğunda bile yardımcı olacaktır. Onun oyunlarına dahil olun ve beraber gülmek için zaman ayırın. Olabildiğince çok beraber aktiviteler yapın. (parkta, bakçede hatta televizyon karşısında.)

Bu yaşlar çok çabuk geçiyor
Bu zamanlarını değerini bilin çünkü çok çabuk geçiyor ve bir çok ebeveyin okul zamanı geldiğinde geçip giden zamana pişmanlık duyarlar.

Mutlu zamanlar
Zor zamanlarda yardımcı olması için çocuğunuzla yaşadığınız harika zamanları düşünün. Hatta bu zamanların bir listesini çıkarırsanız gözyaşlarınızı tutamadığınız zamanlarda size destek olur.
Hatta aşağıdakilerden bazılarını bu listeye eklemek isteyebilirsiniz:

  • Çocuklar anne-babalarının dünyanın en harika insanları olduğuna inanırlar ve onlar için siz dünyanın merkezisinizdir. Keyfini çıkarın, bu çok uzun sürmez.
    Çocukların çoğu bu yaşlarda bebekliklerinden daha az ağlarlar.

  • Artık geceleri daha iyi uyuyor olmalısınız çünkü çocukların çoğu bu yaşlarda uyku düzenlerini kurmuş olur. (Kimi çocuk içinse yeni uyku problemleri bu yaşlarda baş gösterebilir.)
    Artık kendinize daha çok zaman ayırabilirsiniz.

  • Çocuğunuz sınırsız bir sevgi ve kucaklama yumağıdır.

  • Çocuğunuzun neşesi ve yeni şeylere duyduğu heyecanı size de geçebilir. Onu oynarken seyredin ve bulmacanın parçasını elinde evirip çevirip sonunda doğru yeri bulduğundaki mutluluğunun keyfini çıkarın.

  • Yeni şeyler öğrenmedeki gayreti ve bıkıp usanmadan tekrar tekrar aynı şeyleri yapması size hayata karşı şevk aşılar.

  • Çocuğunuzun büyüklerin saçmalık diyeceği şeylere olan ilgisi ve kahkaha atmaktan aldığı zevk size de tekrar çocuk olmayı istetecektir.
    Kendi bulduğu tabirler ve kendine has konuşmaları sonsuz bir hayat neşesi verir.

Çocuğunuzla Alışveriş

Alışveriş hayatın bir parçası olduğu kadar bir eğitimdir de. Çocuklarla alışveriş yapmak gerçekten zor olabilir ve ailecek yapılan market alışverişi çoğunlukla stres ve çatışmalarla sona erebilir. Ama unutmayın çocuklar alışverişte çevrelerini tanımaya ve sosyal hayata alışmaya başlarlar. Çocukları sürekli deneyler yapan bir araştırmacı düşünebilirsiniz: Her şeyi görmek, koklamak, tatmak, denemek ve her şeye dokunmak istedikleri gibi, her şeye sahip olmak da isteyebilirler. Unutulmamalı ki, uygun şartlarda yapılan bir alışveriş de çocukla ortak faaliyet kategorisine girer; öğretici, eğitici ve eğlenceli olabilir.


Alışveriş öncesi:"Çocukla alışveriş bir kâbus!” demek istemiyorsanız, önceden bazı tedbirler almanızı tavsiye ederim:

  • Çocuğunuzla alışveriş zamanını ona göre planlayın: uyku saatinde ya da karnı açken alışverişe çıkmayın.
  • Alışveriş için sizin de yorgun ve sinirli olmadığınız bir anı seçin. Bedeninizi sıkmayacak rahat giysiler ve ayakkabılar giyin.
  • Öncelikli ihtiyaçlarınızı belirleyin, almak istedikleriniz için bir plan yapın. Alışveriş için ne kadar harcayabileceğinizi belirleyin ve bu miktara bağlı kalın.
  • Alışveriş kurallarını çocuğunuza önceden açıklayın; “Alışveriş yaparken yanımdan uzaklaşmamalısın”, “Dükkanda koşmayacağız, yürüyeceğiz”, “Alışveriş yaparken alçak sesle konuşmalıyız, bağırmamalıyız”, “Parasını ödeyebileceğimiz kadar şey alabiliriz”, “Sadece ihtiyacımız olan şeyleri almalıyız” gibi. Çocuğunuza bu kurallara uymamanın sonuçlarının neler olacağını açıklayın; “Eğer yanımdan ayrılırsan birbirimizi kaybedebiliriz”, “Eğer koşar ve bağırırsan, marketten ayrılacağız”, “Alışveriş sepetinde ayağa kalkar ve çok hareketli olursan, sen tekrar oturuncaya kadar duracağız” gibi.
  • Gerçek bir alışveriş öncesi, evde bir alışveriş oyunu oynayın. Alışveriş yaparken gerekirse satıcıyla nasıl konuşacağınızı; eğer ayakkabı veya giysi alacaksanız, onları nasıl deneyeceğinizi; parayı nasıl ödeyeceğinizi ve çocuğunuzun bu sırada nasıl davranması gerektiğini gösterin. Bunları eğlenceli bir oyun şekline sokarak uygulayın.
  • Alışveriş sırasında çocuğunuzun ihtiyacı olabilecek şeyleri yanınıza almayı unutmayın: 0-2 yaş çocukları için, yedek çocuk bezi ve su; 3-6 yaş çocukları için, besleyici ve kolay taşınabilir bazı yiyecekler, alışverişiniz uzun sürecekse çocuğun canının sıkılmasını önlemek için yanınıza bir öykü kitabı, kağıt ve kalem de alabilirsiniz.

    Alışveriş sırasında
  • Çocuğunuzun alışverişe katılmasını sağlayın: raflardan sadece sizin istediğiniz şeyleri alıp size vermesini isteyin. Meyve veya sebze alıyorsanız çocuğunuzun seçmenize yardım etmesine izin verin. Çocuğunuza, söz hakkı tanımak, onun görüş ve fikirlerini önemsemek, çocuğunuzun kendisini yeterli hissetmesine yardımcı olacak, alışverişi onun için de zevkli kılacaktır.
  • Alışveriş yaparken çocuğunuzla konuşun. Sebze ve meyveleri adlarıyla tanıtın; “Bu elma, bu salatalık, bu domates, bu patlıcan…” gibi. Çocuğunuza soru da sorun; “Sence bu süt kutusu hangi şekle benziyor?”, “Babanın en sevdiği makarna hangisiydi?” gibi. Konuşma ve sorular çocuğunuzu can sıkıntısından uzaklaştıracaktır. Ayrıca diyalog, onun sözcük dağarcığını ve düşünme becerilerini de geliştirecektir.
  • Çocuğunuzla alışveriş yaparken basit oyunlar oynamaya çalışın; “Çayların yerini önce kim görecek?”, “Peki makarnalar nereye saklanmış?”, “Sepetin içine, senin yanına, tanıdığın hangi renkler misafir gelmiş?”, “Bak bakalım sepete, neler almışız? Sen bana onların isimlerini söyle, bakalım unuttuğumuz bir şey var mı?”, “Bu sirke şişesinin üstünde ne resmi var?” gibi.
  • Problem olabilecek durumları önceden düşünerek, onlardan kaçınmaya çalışın; çocuğunuz asitli ve boyalı içecekler için sızlanıyorsa, içecek reyonundan uzaklaşın; oyuncak isteyecekse ve almayacaksanız, o reyona yaklaşmayın. Çocuğunuzun bir isteğine “hayır” dediyseniz ve o huysuzluk yapmaya başladıysa, bir probleminiz olduğunu söyleyerek, çocukla birlikte dışarıya çıkın ve çocuğunuz sakinleşinceye kadar dışarıda kalın. Bu durum, çocuğunuzun daha sorumlu davranmayı öğrenmesine ve ileriki zamanlarda konuyla ilgili daha az problem yaşamanıza yardımcı olacaktır. Çocuğunuzun istenmeyen davranışlarına, “Seni burada bırakıp gideceğim” veya “Seni bir daha asla alışverişe getirmeyeceğim” gibi karşılıklar vermeyin. Bu gibi tehditler, çocukta uzun süreli terk edilme korkusu oluşturabilir ve daha sonraki çocukluk dönemlerinde ciddi problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
  • Para ödemek için sırada beklerken, uzun bir kuyruk varsa ve çocuğunuz huzursuzluk belirtileri gösteriyorsa; çocukken başınızdan geçen (veya dinlemekten bıkmadığı) bir öyküyü anlatarak ya da onun sevdiği şarkılardan birini mırıldanarak beklemenin sıkıntısını unutturun.
  • Son dakikada aklınıza gelen bir şeyi almak için alışverişi uzatmanız gerekirse, durumunuzu kontrol edin. Çocuğunuz ve siz kendinizi yorgun, acıkmış ya da gergin hissediyorsanız, bu son dakika alışverişinizi iptal edin. Eğer alışverişi mutlaka uzatmanız gerekiyorsa bir süre dinlenmek için oturacak bir yer bulun, dinlenin; çocuğunuzun acil ihtiyaçlarını giderin ve alışverişe öyle devam edin.
  • Çocuğunuzun elini, ona güven verecek bir şekilde sıkıca tutun (ve yürürken onun adımlarına uymaya çalışın, unutmayın onun adımları henüz minik) veya onu alışveriş arabasına bindirerek gözünüzün önünden ayrılmasına izin vermeyin.
  • Çocuğunuz bir şekilde kaybolduysa, doğruca yöneticiye ya da güvenlik görevlisine gidin ve yardım isteyin; ama panik yapmayın, panik durumu daha da karmaşık hale getirecektir.
  • Alışveriş sonrasında onunla konuşun. Eve dönerken, çocuğunuzla alışveriş hakkında konuşun; “Bu alışverişte en çok neyi sevdin?”, “Makarnaları nasıl da önce sen buldun!”, “Meyveleri seçerken bana yardım etmen çok hoşuma gitti.” gibi. “Alışveriş arabasının içinde bu kadar süre oturabildiğin için teşekkür ederim”, “Seninle birlikte alışveriş yapmak çok eğlenceli oluyor” gibi cümlelerle, çocuğunuzun sizin için ne kadar değerli olduğunu vurgulayın. Bu tür ifadeler çocuğun öz saygısını artıracaktır.
  • Çocuğunuzu, kırılmayacak, ağır olmayan ve zararlı maddeler içermeyen eşyaları taşımanıza yardım etmesi için destekleyin; “Limonları taşımama yardım eder misin?”, “Hepimiz için aldığımız çikolataların torbasını sen taşımak ister misin? Eve gidince herkesinkini sen verirsin”... Çocuğunuza böyle küçük sorumluluklar vermek, onun kendisini yeterli hissetmesine yardım edecek ve aile görevlerine katkıda bulunması için destekleyici rol oynayacaktır.
  • Eve döndüğünüzde, çocuğunuzun acil ihtiyaçlarını gidermek için zaman ayırın. Sevdiği bir içecek, bir ninni ve kısa bir uyku, bir öykü veya bir oyun ve kucağa alarak ona sarılma gibi bazı davranışlar, sizi ve çocuğunuzu bir sonraki alışverişe hazırlamada etkili olacaktır.


Çocuğunuz “Bunu alalım, şunu alalım...” nöbetine girerse
Her zaman istenilen şeyler alınamaz, ama bu pek çok çocuğun sık sık deneyeceği bir davranıştır. Yalvarmalar bütün çocuklar arasında çok yaygındır. Bu davranış kendi önemini artırmak için sahip olmaya duyulan ihtiyaçtan kaynaklanıyor gibi nitelendirilmektedir. Bu bencil tepkilerin “Bunu istiyorum, buna sahip olmalıyım…” kendi normal seyrinde ilerlemesi de, sağlıksız-açgözlü bir hal alması ya da maddiyatla ilgili kaygıların oluşması da bu davranışlarla çocukluk yıllarında nasıl baş edildiğine bağlıdır. Sahip olma konusunda sağlıklı bir çocuk yetiştirebilmek adına şu öneriler verilebilir: Öncelikle, sevgi satın alınamaz.
Çocuğun her istediğini almak, uzun dönemde fazladan sevgi sağlamayacaktır. Aksine, bu davranış açgözlülüğü besleyecektir. Hiçbir hediye, sevgi ve ilginin yerini tutamaz. Kendilerinin en çok sevildiğini düşünen çocuklar (bunlar aynı zamanda en mutlu çocuklardır da), kendilerine en çok hediye alınan çocuklar değil, ilgi ve saygı-sevgi gören çocuklardır. Sıcak kucaklamalar, onunla geçirilecek dolu vakitler, soğuk hediyelerden daha değerlidir. Yalvarmalara teslim olmayın. Her istediğini ona alarak çocuğunuzu memnun edemezsiniz. İstediği şeyi alamayacağınızı ve neden alamayacağınızı açıklayın. Teslim olmadığınız için kendinizi suçlu hissetmeyin. İlk etapta sızlansa da siz çocuğunuzu her istenilenin her an elde edilemediği gerçek dünyaya hazırlamış oluyorsunuz ve o, bunu zamanla fark edecektir. “Bunu al…” atlatılacak bir dönem olabilir, bir süre alışverişe onsuz çıkın. Alışverişe onu da götürmek istiyorsanız veya sizinle gelmesi gerekiyorsa, çocuğunuzun aç, yorgun ve huysuz olmadığı zamanları seçmeye çalışın. Alışveriş merkezine ya da bir dükkana girmeden önce ona içeriye ne/neler almak için gireceğinizi açıklayın (Oyuncak almayacağınızı söylemeyin, zira aklında böyle bir düşünce yoksa, siz bunu söyleyerek bu şekilde planlar yapmasını sağlamış olursunuz). Zaman zaman gerçekten ufak bazı sürprizler alın, ama bu istenmemiş bir şey olsun. Almak kadar vermenin zevkini de örnek olarak ona öğretin. Öncelikle, sizin yardıma ihtiyacı olanlara severek-isteyerek verdiğinizi görsün. Zamanla biraz eskimiş, vermek için ayıracağınız giysileri vs. birlikte seçin ve ne yapacağınızı ona anlatın. Çocuklar kumbara vs. gibi yerlere para atmayı severler; yardım sandıklarına veya sadaka kutularına parayı onun atmasını sağlayın. Bu davranışın da nedenini anlayacağı şekilde ona açıklayın. Aile içindeki bireylerin özel günlerinde vermenin tadını öğretmek istediğiniz çocuğunuzla birlikte bir şeyler alıp verin. “Bunu al…” bir kriz yahut nöbet şeklindeyse; öncelikle, bazı nöbetlerin çocuklar için normal olduğunu kabul edin, ağlama, sinir, kızgınlık, yalvarma nöbetleri gibi… Nöbetler bazen birinci yılın sonu gibi başlar, genellikle ikinci yılda zirveye ulaşır ve birçok çocukta dördüncü yıl sonuna kadar devam eder. Küçük çocuklar nöbetleri olduğunda “kötü” değillerdir, sadece yaşları gereği davranıyorlardır. Nöbetleri atlatmanın en iyi yolu onları baştan önlemektir. “Fiziksel ve duygusal bakımdan kısıtlanmış çocuk, her an taşabilecek bir çaydanlığa benzer.” Krize yol açıyor gibi görünen durumun, duyguların daha iyi şekilde açığa çıkabilmesini sağlayın; sözel ifadeleri kullanabilmesi için ona yardımcı olun ve onu destekleyin. Küçük çocuğunuzun hayatını kişiliğine uygun ayarlamaya çalışın; düzenli çocuk için düzenli yeme-içme-uyku-banyo; düzenli olmayan için ise biraz daha rahat bir program gibi. “Hayır” deme ihtiyacını azaltın (sadece gerekli kurallar ve “hayır”lar); olumsuz anne-baba çoğu krizin tetikleyicisidir. Gerçekten gerekli olmadıkça sıkı kontrol uygulamayın, ona ikili seçenekler sunun. Çocuğunuzu dinlemek ve ne dediğini anlamak için çabalayın. İyi davranışlarını onaylayın. Sükunet modeli olmaya çalışın Nöbet başladığında kurallarınızdan taviz vermeyin (kuralları en baştan gerekli olanlardan oluşturun); bir nöbete boyun eğerseniz, bir sonrakine zemin hazırlamış olursunuz. Sakin kalmaya çalışın; “bir çocuğun barutunu, kızgın bir anne baba kadar ateşleyebilen başka bir şey yoktur”.

  • Yumuşak bir tonda konuşun,bağrışmalar içinde sizin bağrışmanız ortamı düzeltmez iyice karıştırır.
  • Nöbet esnasında çocuğunuzla uzlaşmaya veya tartışmaya çalışmayın; bu sırada çocuk, mantıklı açıklamaları anlayamaz. Empati gösterin “İstediğini elde edememenin zorluğunu biliyorum, bazen ben de istediğimi elde edemediğimde sinirleniyorum veya üzülüyorum” gibi, onu anlamaya çalıştığınızı görmek, onu rahatlatacaktır.
  • Dikkatini başka yöne çekin: Eğer yönlendirilmeye yatkınsa bazılarını bu daha da sinirlendirebilir.
  • Küçük çocuğunuzun seviyesine inin. Yere çömelmek aranızdaki moral bozucu boy farkını giderecektir, bu durumda çocuk, sizi kendine daha yakın hissedecektir.
  • Nöbeti görmezden gelin (mümkünse); bazen savaşmamak en iyi savaş yöntemidir.
  • Ortamı değiştirin.
  • Nöbet engellenemiyorsa, yaşanıp geçirilmesi gereken bir kriz olarak değerlendirin; çocuğunuz gerginliğini dışarıya yansıttığında sorun kalmayabilir.
  • Nöbet ve krizleri asla o sırada yöneltilen isteklere cevap vermek şeklinde yanıtlamayın ki bu davranış, çocuğunuzun isteklerini elde etmek için kullandığı rutin bir araç haline gelmesin.

Masaya Bir Sandalye Daha!

Bebeğinizi doğumundan itibaren anne sütü ya da hazır biberon mamasıyla besliyorsunuz fakat gün geçtikçe kafanızda soru işaretleri beliriyor: “Acaba bebeğim yeteri kadar besleniyor mu?”, “Ek gıdalara başlamamın vakti geldi mi?”, “Önce hangisinden başlamalıyım?”, “Nasıl sunmalıyım?”... Bu sorulara ek olarak etraftan yapılan yorumlarla kafanız daha çok karışabilir.
Öncelikle, ek gıdaya başlamak için acele etmeyin. Yavrunuzun buna hazır olup olmadığı ve sizin de ona neler sunacağınız önemli sorulardan biri.
Yavrunuzun hazır olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Bebeğinizin yeme yaşına geldiğinin en belirgin göstergelerinden biri, siz yemek yerken ağız hareketlerinize bakması ve taklit etmeye çalışmasıdır. Ayrıca kaşığınızın tabak ile ağzınız arasında gidip gelmesini takip eder, yutkunma hareketleri yapmaya başlar ve ağzına aldığı şeyleri emmekten ziyade ısırmaya çalışır.
Ne zaman başlamalısınız?
Doktorlar ek gıdaya başlama yaşı için 4-6 ay arasında herhangi bir zaman diyebilirler. Benim tavsiyem bebeğinizin 6 aylık olmasını beklemeniz olacaktır. Bebeğiniz 3-4 aylık olmasına rağmen artık anne sütüyle ya da biberon mamasıyla doymadığını düşünüyorsanız, bu bebeğinizin ek gıdaya başlaması için hazır olduğunu göstermez. Bu dönem bebeğinizin hızla büyüdüğü bir dönemdir ve tavsiyemiz bebeğiniz acıktıkça, anne sütü ya da bibieron maması ile beslemenizdir. Bebeğiniz 6 aylık olana kadar anne sütü ya da biberon mamasından başka hiç bir ek gıda vermemelisiniz. Onun ilk yılında en çok ihtiyacı olan anne sütü ya da biberon mamasıdır. Düğer gıdalar anne sütüne “ek” olmalıdır. Ek gıdaya 6. aydan önce başlatılan bebeklerin daha çok büyüdükleri ya da daha çok beslendikleri doğru değildir. Tam tersine ek gıdalara erken başlamak bir çok açıdan zararlıdır. Bebeğiniz 6 aylık olana kadar beklemeniz şu açılardan faydalıdır;
Bebeğinizin sindirim sistemi bu dönemde olgunlaşır.
Bebeğinizin gıdalara karşı alerji olma ihtimali azalır.
İhtiyacı olan demir anne sütünde ve biberon mamasında vardır.
Bebeğinizin ileride obez olma ihtimalini azaltır.
...bunlar sadece bir kaç noktadan biri.
Önce hangi yiyecekten başlamalı?
Bebeğinizin en kolay sindirebileceği ve ilk olarak sunmanızı tavsiye ettiğimiz: pirinçli kaşık maması. Bebekler için hazırlanan bu mamalar yavrunuzun ihtiyacı olan, başta demir olmak üzere, çeşitli ek maddeleri de içerdiği için ideal bir başlangıç olacaktır. Diğer tahıllı kaşık mamalarına da bir kaç gün sonra başlayabilir ve dönüşümlü olarak bebeğinize verebilirsiniz.
Altıncı aydan itibaren sebze ve meyveleri de vermeye başlayabilirsiniz. Bu noktada önemli olan 4 gün kuralını uygulamak. Bebeğinizin henüz meyve veya sebzeye alerjisi olup olmadığını bilmediğinizden yeni bir sebze, meyve sunduktan sonra 4 gün boyunca başka yeni bir sebze veya meyve vermemenizdir. Önceden yediklerini vermenizde ise bir sakınca yok.
İlk olarak verilmesi tavsiye edilenler;
Pirinç, yulaf, arpa unundan yapılmış mamalar.
Elma, muz, armut ve avokado.
Tatlı patates, balkabağı, havuç, yeşil fasülye, bezelye.
Ne kadar ve günde kaç defa verilmeli?
Başlangıç için günde 1 defa pirinçli kaşık maması ve sebze ya da meyve verebilirsiniz. Kaşık mamasını hazırlarken 1 çorba kaşığı tahıldan yapmanız yeterlidir. Bebeğinizi anne sütü ile besliyorsanız mamayı su ile karıştırmak yerine sütünüzü sağıp mamaya katın. Eğer hazır biberon maması ile besliyorsanız ondan eklemelisiniz. Bebeğinizin gelişimi için ilk yıl ihtiyacını duyacağı herşey anne sütü ya da hazır biberon mamalarında bulunmaktadır. Onun en iyi şekilde beslenmesini istiyorsanız her fırsatta anne sütünüzden veya biberon mamanızdan eklemeyi ihmal etmeyin.
Bebeğimin mamasını evde hazırlayabilir miyim?
Ek gıdalara yeni geçmiş bir anne olarak bebeğinizi mümkün olduğunca doğal ürünlerle beslemek isteyeceğinizi tahmin edebiliyorum. Organik ürünler seçilse de bir süre sonra çeşit azlığı ve yüksek maliyeti sizi alternatifler aramaya itebilir. Bebeğinizin yemeğini evde hazırlamanız size bir çok açıdan yarar sağlar. Öncelikle sizin hazırladıklarınız daha yüksek besin değerine sahiptir. Hiçbir katkı maddesi bulundurmaz. Elinizle, özenle seçip aldığınız, taze sebze-meyvelerden yapılmıştır. Çok daha fazla çeşitlidir ve maliyeti çok daha düşüktür.

Tahıl Mamaları,
Yulaflı: ¼ ölçü yulaf unu, ¾ ölçü su.
Arpalı: ¼ ölçü arpa unu, 1 ölçü su.
Pirinçli: ¼ ölçü pirinç unu, 1 ölçü su.

Üç mama da aynı şekilde hazırlanır: Suyu kaynatın ve seçtiğiniz tahıl ununu ekleyip karıştırın. 10 dakika kaynayınca altını kapatabilirsiniz. İsteğinize göre meyve, anne sütü ya da biberon maması ekleyerek bebeğinize yedirebilirsiniz. Annelerimizin daha hazır mamalar olmadığı dönemlerde yaptığı bu tahıllı mamaları, başlangıçta günde 1 ya da 2 defa verebilirsiniz. Unutmayın, tahıllar hem bebeğinizin en kolay sindirebildiği besinlerdendir hem de onun en çok ihtiyacı olan maddeleri içermektedir.

Sebze ve meyvelerin hazırlanması:
Bebeğinize sebze ve meyve hazırlamak çok kolay ve zevkli. Şu kuralları unutmayın: Haşlama, ezme ve saklama.
1. Sebzeleri yıkayın.
2. Bıçakla bir kaç parçaya ayırıp suda haşlayın ya da buharda pişirin. Buharda pişirmeniz daha sağlıklı olacaktır.
3. Püre haline getirin. Rondo ya da rende kullanabilirsiniz. Cam rende kullanmanız en sağlıklısı olacaktır (bebeğinizin ilk yılında besinleri hazırlarken ve sunarken mümkün olduğu kadar metallerle temasından kaçının). Ancak hazır satılan mamalarda bunu dikkate aldıklarını sanmıyorum.
Püre haline getirirken su eklemeyi unutmayın. Eğer haşladıysanız, haşlama suyunu ekleyin. Yedi aydan küçük bir bebeğe bu şekilde havuç hazırlıyorsanız, haşlama suyunu sakın eklemeyin. Nitrat oranı yüksek olacağı için sakıncalıdır. Kıvamı koyu geldiyse ayrıca su ekleyebilirsiniz.
4. Daha uzun süre dayanması için, içine bir kaç damla limon damlatın.
5. Buzdolabında 3 gün saklayabilir ya da buz kalıplarına koyup dondurduktan sonra buzdolabı poşetlerine koyarak buzlukta 1 ay saklayabilirsiniz. Böylece kullanacağınız zaman istediğiniz kadarını alıp, ısıtıp bebeğinize sunabilirsiniz. Kalıplar halinde sakladığınız için bebeğinizin ne kadar yediğini takip edebilirsiniz.
Meyvelerin hazırlanması da sebzelerle aynı. Ancak muz ve avokadoyu çiğ olarak ezip bebeğinize vermelisiniz.

Bebeğinize Yedirirken Nelere Dikkat Edilmeli?
Bebeğinize ilk kullanacağınız kaşık parmağınız olsun. Bunun bir çok faydasını ve kolaylığını göreceksiniz. Yemeği böylece çok sıcak olmayacak, çok az bir miktarı tatmakla başlayacak, yutması ve sizin için de yedirmesi kolay olacaktır.
Bebeğinize yedirdiğiniz kaşığın plastik olmasına dikkat edin. Tuz, şeker ya da yağ kullanmayın. Unutmayın bebeğiniz sebzelerin doğal tadına bakıyor, ekstra maddeler katarak bu doğallığı bozmayın.

3-5 Yaş için Oyuncak Seçimi

Okul öncesi çocuklar gerçekçi ayrıntıları ve işleyen parçaları olan oyuncakları severler. Bu dönemindeki çocuklar yaşadıklarını ve gördüklerini oyunlari ve çizdikleriyle yansıtırlar. Çocuğunuzun kafasından geçenleri veya siz yokken neler yaşadığını takip edebilmek için bu dönemde oyunlarında seçtikleri karakterlere, isimlere ve oyun içeriğine kulak kabartın. Bu yaş grubunda çocuklar 2-3’erli gruplar halinde oyunlar kurmaya başlarlar. Ancak oyunlar sırasında paylaşım kavgaları yaşanabilir. Bu durumda iş yetişkinlere düşer: kavga eden çocukları ayırıp onları uzlaştırmalısınız. Bulunan çözümü tüm çocukların kabul etmesi önemlidir. 3-5 yaş arasındaki çocukların ayrıca taklit ve canlandırma oyunlarına karşı ilgileri artar ve beş yaşında bu ilgi tepe noktasına ulaşır. Kukla oyunlarına karşı ilgileri de çok yüksektir. Genellikle planlı veya hedefe yönelik Lego oyunları oynarlar. Küçük figürler ve arabalarla çeşitli canlandırma oyunlarına ilgileri de tepe noktasına ulaşır. Bu yaştaki çocukların çoğu küçük parçalar içeren oyuncaklarla oynayabilir. Ancak çocuk hala nesneleri ağzına götürme eğilimi gösteriyorsa küçük parçalar içermeyen oyuncakları tercih edebilirsiniz. Oyuncaklar sert yapılı olmalı, keskin kenar veya köşeleri olmamalı, kolayca kırılmamalı ve parçalarına ayrıldığında keskin köşeler çıkmamalıdır. Bir yetişkin gözetiminde olmadığı sürece elektrikli parça içermemelidir.

Hangi oyuncaklar?
• Küçük trenler, el arabaları, bebek pusetleri, alışveriş arabaları gibi itme-çekme oyuncakları.
• Üç tekerli bisiklet, beş yaştan itibaren destek tekerleri olan iki tekerli bisiklet.
• Park oyuncakları, her ebatta top, kızak, hafif malzemeden frizbi, sivri uçlu olmayan manyetik dart.
• İrili ufaklı tahta bloklar, birbirine geçmeli bloklar, Legolar.
• Boncuk dizme, basit dokumalar, renk, şekil ve resme göre eşleştirme oyuncakları.
• Basit sayma oyuncakları.
• Düğme ilikleme, bağcık bağlama oyuncakları, iri plastik iğneli basit dikiş setleri.
• Kum ve su oyuncakları.
• Saçlı, gözü, ağzı hareket eden, ayrıntılı ve gerçekçi oyuncak bebekler.
• Düğmeler, giysiler gibi aksesuarları olan tüylü oyuncaklar.
• Gerçekçi, ayrıntılı kuklalar, kostümler, gerçekçi ayrıntılara sahip ekipmanlar (5 yaşında bunların gerçekten çalışmasını isterler).
• Oyuncak telefon, fotoğraf makinesi, doktor setleri, askeri kostümler ve oyuncaklar, garaj, çiftlik, havaalanı, uzay gibi çeşitli ve gerçeğine uygun oyun sahneleri, birkaç odası, aksesuarları ve mobilyaları olan bebek evleri.
• Her türlü ritim enstrümanı, üflemeli enstrümanlar, piyano, çeşitli boya kalemleri, resim kağıtları, yuvarlak uçlu makas, yapıştırıcı, radyo, kaset veya CD çalar, basit video oyunları.
• Bilim malzemeleri (büyüteç, mıknatıs, el feneri gibi), abaküs, oyuncak daktilo veya bilgisayar.
• Resimli kitaplar, alfabe kitapları, tanıdık yerleri ve kişileri anlatan kitaplar.
• Gerçekçi öyküler, şiirler, insanlar gibi davranan hayvanlara ilişkin öyküler.

1-2 Yaş İçin Oyuncak Seçimi

Artık çocuklar, başkaları ile oynama başlar, taklit oyunlarına ilgileri artar ve fiziksel aktiviteden zevk alırlar. Fiziksel olarak, atlama, zıplama, koşma gibi yeteneklerinde ilerleme görüldüğü için, çocuklar kendi çabaları sonucunda hareket eden veya ses veren oyuncaklardan hoşlanırlar. Oyuncaklar kaldırabilecek ve taşınabilecek nitelikte ve ağırlıkta olmalıdır. Çocukların dikkatini çeken ve uyarıcı parlak renkler tercih edilmelidir. Oyuncaklar kırılmaz ve dayanıklı olmalı, bunu da çocuklar üstüne çıktığında ya da içine girdiğinde ağırlığını taşıyabilir olmasına bakılarak anlaşılabilir. Ayrıca bu oyuncaklar, küçük parçalara ayrılmamalıdır. Oyuncaklarda toksik olmayan malzeme kullanılmış olmalıdır. Keskin kenar ve köşeleri, parmak ve ellerini sıkıştırabilecek bölümleri olmamalı, yetişkin gözetiminde olmadığı müddetçe elektrikli parça içermemelidir.

• İpinden çekebileceği oyuncaklar (bebek arabaları, alışveriş arabaları, el arabaları gibi itme-çekme oyuncakları, üç tekerli bisiklet, tüm park oyuncakları)
• Tahta bloklar (Legolar, küpler, içiçe geçirerek üretebileceği oyuncaklar)
• Yap-bozlar (2-2.5 yaş: 4-5 parça, 3 yaş: 6-12 parça) .Parçaları uygun boşluklara yerleştireceği yap-bozlar. Mıknatıslı tahtalar (el ve göz koordinasyonunu geliştirir)
• Rakam/sayma oyuncakları
• Çeşitli şekilleri yerleştireceği şekil oyuncakları. Renkli/şekilli tombala
• Kum ve su oyuncakları (görsel ve dokunsal uyarı sağlar)
• Saçlı ve gözleri hareket eden daha gerçekçi oyuncak bebekler. Konuşan bebekler, bebek aksesuarları. Gerçekçi, ünlü karakterleri temsil eden, anne-yavru kombinasyonu olan hayvan oyuncakları (sosyalleşmeyi ve duygu gelişimini öğretir)
• Küçük el kuklaları. Çeşitli rolleri canlandırabileceği kostümler
• Çocuk boyuna uygun ebatlarda fırın, ocak, buzdolabı gibi değişik gereçler, tüm ev temizlik ve yemek gereçleri, Tam boy aynası
• Çiftlik, garaj, havaalanı gibi tanıdık, gerçeğine uygun oyun sahneleri. Küçük, gerçekçi arabalar. Büyük kamyonlar, küçük trenler, ziller, davullar, ksilofon gibi tüm ritim enstrümanları, düdükler ve borazanlar
• Boya kalemleri, ve resim kağıtları, oyun hamuru, çocuk makası, tebeşir, yazı tahtası, müzik kutusu, kaset çalar, renklere, şekillere, seslere, rakamlara, kavramlara göre eşleştirme, sınıflandırma oyuncakları (parmak becerisi ve göz el koordinasyonu geliştirir)
• Basit kısa öykülerin, tekrarların ve tanıdık konuların yer aldığı kitaplar.
Öğrenme becerisi gelişmesini devam ettirir. Bunun en önemli belirtileri, bu yaş dönemi çocuklar talimatları anlar, takip eder ve farklı büyüklük, şekil ve renkleri kategorize edebilir ve fark edebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta, bu yaş grubu çocuklarda henüz paylaşma duygusu gelişmemiştir ve bu aynı yaş grubu çocuklar arasında paylaşma sorunlara yol açabilir.

İki çocuk arasında çıkan kavgalarda;
1. En başta çocuklara fiziksel olarak yaklaşılmalı, gerekirse kolunuzla onları sararak yatıştırın.
2. Sonra, ikisine ayrı ayrı olarak söz verin ve dikkatli olarak olayı onlardan dinleyin.
3. Daha sonra, aralarındaki problemin anladığınızı onlara söyleyin ve onlara çözüm için fikir sorun. (kendi çözümlerini yapmakta daha istekli olacaklardır.) Ama, uzun süre bekledikten sonra hala ortak bir çözüme gidilemiyorsa, siz iki taraf açısından da adil olabilecek bir çözüm yolu sunun ve onlardan onay aldıktan sonra bu çözümü uygulayın.
4. Çözümün iki taraf açısından uygulanıp uygulanmadığını mutlaka takip edin.

Anne ve babalarla beraber yapılabilecek faaliyetler:
Mutfakta: Biraz mısır nişastası ile bir miktar suyu karıştırıp lapa haline getirdikten sonra, elinizle iyice yoğurun. Çocuğunuza bu karışımı sıktığınızda ve parmaklarınızın arasından kaydığında neler olduğunu gösterin. Bu şekilde siz mutfakta yemek pişirirken vakit geçirebilir ve rahatlayabilir.
Şişe Devirmece: Birkaç plastik soda şişesini, henüz kullanılmamış kağıt havlu rulolarını ya da oyuncak hayvanları (“lobutları” istediğiniz malzemeden seçebilirsiniz) dizin ve çocuğunuza bunları büyük lastik bir topla devirmeyi öğretin.

0-1 Yaş için Oyuncak Seçimi

0-2 aylık bebekler
yeni doğan bebeğin en değerli oyuncağı kendi bedenidir. Bebek elini, kolunu sallayarak, açıp kapayarak, ayağını ağzına götürmeye çalışarak ve parmaklarını emerek kendi kendine eğlenir. Ayrıca doğumu izleyen aylarda çocuk ses, renk ve şekillere karşı da çok hassastır. Bu nedenle bu aylarda bebeklerin oyuncaklarını görsel ve işitsel duyulara hitap eden oyuncaklar oluşturmaktadır. İlk aylarda bebeğin yatağının üzerine asılabilen veya yatağın kenarına tutturulabilen, hareket eden, ses çıkaran, mobil türü renkli oyuncaklar tercih edilebilir.

2-6 aylık bebekler
nesnelere dokunmak, tutmak, eliyle vurarak döndürmek, sallamak, tekmelemek, ağıza almak ve tadına bakmaktan hoşlanırlar. Bebekler parlak renkleri, zıt renkleri, basit çizimler ve net çizgileri, insan yüzlerini ve özellikle de gözleri görmekten hoşlanır. Bebekler asılı, hareket eden ve hafif, yumuşak sesler çıkaran nesneleri veya dönenceleri izlemekten hoşlanır. Bebeğin izlemesi için asılan oyuncaklar bebeğin gözlerinden 15-20 cm. uzağa yerleştirilmelidir. İlk haftalarda bebekler çoğunlukla sağ yanlarına bakarlar. Bu nedenle ilk haftalarda oyuncaklar bebeğin sağ tarafına asılmalı ve bebek uzanmaya başladığında ise dokunamayacağı mesafeye çekilmelidir. Bebekler çeşitlilik ister ve kendi yaptığı bir hareket ile etkileyebileceği oyuncakları severler. Elinde tutacağı oyuncaklar hafif ve bebeğin eliyle tutmasına uygun olmalıdır.

6-7. aylarda çocuğun oturmaya başlamasıyla mekanı da genişler. Bu nedenle çocuğun oturmaya başladığı aydan itibaren çocuğun elinde tutabileceği ve avucuna sığabilecek esnek plastikten, yumuşak kauçuktan yapılmış, çok büyük veya küçük olmayan bebekler, hayvanlar, renkli halkalar verilebilir. Ayrıca bu dönemde bebeklerin diş çıkarması nedeniyle emniyetli ve bebeğin sağlığı için zararlı etkiler yaratmayacak diş kaşıyıcısı veya plastik halkalar verilebilir. Ağzına götürebileceği oyuncaklar keskin köşe veya kenarları olmamalı, boğazına, burnuna, kulağına kaçabilecek küçük parçalar, toksik malzemeler, cam parçalar, parmaklarının sıkışabileceği delikler ve uzun ipler içermemelidir. Bu dönem için tavsiye edilen oyuncaklar;

• Yüzünüze değişik, eğlenceli ifadeler vermek.
• Bebeğinizle konuşmak ve ona şarkılar söylemek.
• Çıngıraklar ve müzikli oyuncaklar. (üzeri resimli veya zilli çıngıraklardır. Çıngıraklar hareket ve etmesi ve ses çıkarması nedeniyle bütün bebekler tarafından ilgi çekici durumdadır)
• Yumuşak, sıkınca ses çıkaran oyuncak ve toplar (ağızlarına sokamayacakları boyda olmalı).
• Kırılmaz aynalar.
• Dişlikler.
• Parlak resimler.
• Bebeğin kolayca tutabileceği küçük oyuncaklar.
• Kumaş kitaplar.
• Birbirine geçen plastik halkalar

7-9. aylarda, bebekler oyuncakları birbirine vurmaktan, birbirinin içine sokmaktan, düşürmekten, bükmekten, sıkmaktan, sallamaktan, sürüklemekten, ısırmaktan, fırlatmaktan, açıp kapamaktan, doldurup boşaltmaktan hoşlanırlar. Bu zamanlarda, bebeklerin emeklemeye ve yürümeye başlamaları nedeniyle, çocuklar için tercih edilebilecek en iyi oyuncaklar düştüğünde kırılmayan fakat ses çıkaran renkli toplardır.

10-12 aylık bebekler nesneleri her yönüyle tanımaya çalışırlar ve her şeyi keşfetmek isterler. Bu yaştaki bebekler nesneleri istiflemekten, bir şeyin içine koyup, dışına çıkarmaktan, dökmekten, içiçe geçirmekten, açma ve kapamaktan, tuşlara basmaktan, döndürmekten ve araba ve topları itmekten hoşlanırlar. 7-12 ay grubundaki bebekler genel olarak basit mekanizmaları çalıştırmaktan, dolap, çekmece, kutu gibi eşya dolu şeylerden ve nesneler içeren şey ile içerdiği şey arasındaki ilişkiden ve gözüküp kaybolan nesnelerden hoşlanırlar. Her yaştan bebekler kendi eylemleri ile sonuç yaratmaktan hoşlanırlar. Bu yaş grubundaki bebeklerin oyuncakları ağıza götürme açısından güvenli, kırılmaz, ağız, kulak ve burna kaçabilecek küçük parçalar, toksik malzeme ve sert kenar ve köşeler içermeyen, parmak ve ellerinin sıkışmayacağı, uzun bağları olmayan oyuncaklar olmalıdır.

Ayrıca bu dönemde, çarpıp geri dönen oyuncaklar veya itme ve çekme ile gidebilen tekerlekli hayvanlar, otomobiller yeni yürüyenler için en uygun oyuncaklardır ve bu tür oyuncaklar bebekleri çok mutlu eder. Yaklaşık bir yaşındaki bebekler çok ilgilerini çeken oyuncaklardan biri de “dökme-doldurma” oyuncaklarıdır. Büyük renkli şekiller ve bunların içerisine atılabileceği bir kutudan ibarettir, oyuncaklar. Bu dönem için tavsiye edilen oyuncaklar;
• Çıngıraklar ve müzikli oyuncaklar,
• Yumuşak, sıkınca ses çıkaran oyuncak ve toplar (ağızlarına sokamayacakları boyda olmalı)
• Kırılmaz aynalar,
• Dişlikler,
• Karton bebek kitapları,
• Sert kumaş oyuncaklar,
• Kapağı açılınca içinden çeşitli nesneler fırlayan kutular,
• Doldurup boşaltabileceği nesnelerle dolu kutular,
• Üst üste istiflenebilen büyük ebatlı oyuncaklar,
• Banyo oyuncakları,
• Büyük tüylü oyuncaklar.
• İtme-çekme oyuncakları.

Emzirememe 2

Başlık olarak "Emzirme hakkında bilinmeyenler"i seçtim çünkü bunları ben anneliğimin ilk ayında biliyor olsaydım ilk yılım çok daha başka olurdu.
Emzirirken yaşadığım sorunlar nedeniyle hastaneden çıktıktan on gün sonra önce "1 ay emzireyim bırakıcam," sonra "3 ay olsun bari" diye diye emzirmeye devam ettim.
Oğlum Yunus'u 13,5 aylık olana kadar emzirmiş olmama rağmen ilk 3 ay için emzirmek yerine sütümü verdim demeyi daha uygun buluyorum. Hamilelik kursuna gitmiş, hastanede nasıl emzirileceği öğretilmiş, birçok yerde bu konuda yazılar okumuş olmama rağmen ilk üç ay bir günde en fazla 4 kere emzirebiliyordum Yunus'u. Aynı gün 5. emzirmede inanılmaz bir acı, yanma ve kanama başlıyordu. Durumun benim açımdan vahametini anlatmak için detaylar vermeye gerek duymuyorum çünkü eğer benzeri durumda olanlar varsa zaten neden behasettiğimi fiziksel acının yanında duygusal çöküntüyü biliyorlardır. Bahsettiğim acılar yaraya dönüşüp emzirmeyi pek imkanlı kılmayan bir hal aldıklarında sütüm de azalıyordu. Zaten bu yazıyı kesin yazmalıyım dememin nedeni de benzer durumda olanlara bir çıkış yolu olabileceğini göstermek.
Burda önemli olan bu duruma nasıl son verdiğim aslında: Öncelikle "bu bir tek benim başıma geliyor olamaz" diye bir fikir belirdi. Internette İngilizce sayfalarda benzer durumlar hakkında deneyimlerini yazan kişiler ararken bir kaç rahatsızlıkla karşılaştım. Bu rahatsızlıklardan şüphelenip Yunus'un doktoruna "Ben emzirmede hala sorun çekiyorum, pompa yapıp biberonla veriyorum hala. İnternette de çeşitli rahatsızlıklar olabileceğini okudum, bunu kiminle görüşmeliyim?" diye sordum. Çok basit değil mi? Üç ay boyunca benim aklıma bir türlü bu basit iki adımı atmak gelmemişti. Amerika ve İngiltere'de emzirme hakkında bilgilendiren, fikir sorulabilen kurumlar var. Bölgesel olarak faliyet halindeler, en ufak emzirme sorununuzda yardımcı oluyorlar, amaçları emzirmeyi destekleme ve sürdürme. Bizde bunun gibi "işleyen" bir kurumla ben karşılaşamadım. Bu durumda da doğru adresin kadın doğum uzmanı - jinekologlar olduğunu öğrendim. Yunus'un doktoru Pınar Hanım'da beni kadın doğum uzmanına yönlendirdi. Kadın doğum uzamnı kadın olmasına ve iki çocuğunu da epey emzirmiş olmasına rağmen pek sempatik bir tavırla yaklaşmadı sorunuma. Beni kontrol edip ultrason aldırdı ve inanılmayacak kadar basit fakat tüm sorunlarımın çözümü bir öneride bulundu: Emzirme öncesi Anestol sürüp emzirmeden hemen önce silmemi, emzirme bitince de hem anestol hem de bepantene plus sürmemi önerdi. 1 haftaya kalmadan sadece emzirmeye başladım, Yunus da uzun bir süre bir daha ağzına biberon sürmedi!

Bazen sorunu çözmek için harekete geçmek çözümden çok daha uzun zaman alabiliyor:)

Emzirememe

Emzirmemenin veya emzirememenin dünyanın sonu olmadığını anlamam biraz zaman ve birçok gözyaşı aldı.

Hastaneden eve gelişimizin ikinci gününde Yunus'un bezlerinin hiç kirlenmemesinden yeterince beslenemediğini anladım. Panik içinde hastaneyi aradım, pompayla süt sağmamı ve biberonla beslememi söylediler. İlk bakışta çok kritik bir karar gibi gözükebilir çünkü her yerde bebekler bir kere biberona alışırsa meme zor gelir bir daha memeden emmek istemez diye sözler dolaşıyordu. Bir kaç yerde okuduğuma göreyse bebeklerin ilk bir hafta içinde hem meme hem biberondan beslendiği sürece ikisini de kabul etikleri yazıyordu. Bizde de durum aynen böyle oldu: Yunus biberondan rahat rahat içmeye alışsa da memede uykuya dalmaktan ve keyif yapmaktan da vazgeçmedi. Önemli olan en iyi şekilde beslenmesi olduğu için ben günde 1-2 kere emzirerek geri kalanındaysa biberonla besleyerek 3 ay geçirdim. Sanıyorum ilk üç ay biberonla rahat rahat ve bol bol süt içtiği için başarılı bir gelişme çizgisi gösterdi Yunus. Gücü kuvveti hep yerinde oldu ve ilk yaşında hiç bir hastalık da geçirmedi. Sanıyorum bunun da önemli bir sebebi 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesi ve ilk üç ay bol bol içebilmesi oldu.

Gelelim emziremediğim için sürekli pompa yaparak geçirmem gereken üç ayıma. Herşey planlı olmak zorundaydı, Yunus'u uyuturken süt veriyorduk, uyandığında da süt içene kadar ağlıyor, susmuyordu. Yani onun uyuduğu yaklaşık 2 saatlik süre içinde dinlenip süt üretimimi hızlandırmam ve o uynamadan pompayla sağmam gerekiyordu. Cidden bir yarış yaşıyorduk evde. Yunus'u emzirip uyuttuktan hemen sonra ben de uzanıyor bardaklarca su içip uyumaya çalışıyordum. En fazla 45 dakika sonra da kalkıp pompa yapmaya başlıyordum. Geceleriyse Yunus uyansın uyanmasın ben kalkıp pompa yapıyor, sabaha stok hazırlamaya çalışıyordum. Bu koşturmaca içinde vücudumun Yunus'un temposuna uyan bir ritme girdiğini farkettim. Gerçekten ona bir sonraki öğüne yetecek kadar süt üretebiliyor, fazlasını ne yapsam ne etsem üretemiyordum. Eczaneden Vitamaltler alıp baklavalar yeşillikler bardak bardak süt içmeler... Anladım ki ancak Yunus daha çok içtikçe ben de daha çok üretebiliyordum. Dolayısıyla bu koşturmaca ben biberon yerine emzirmeye dönene kadar devam etti.

Herkeste böyle olmayabilir tabii, kimi tanıdıklarım sütlerinin çokluğundan zamanında çok şikayetçi olduklarından da bahsetti. Sütü tamamiyle boşaltamadıklarında da birçok defa beze oluştuğunu anlattılar. Beze benim başıma bir iki kere geldi, o da emzirmeye başladıktan sonra Yunus'un bir memeyi diğerine tercih etmeye başladığı günlerde. Kendi kendime yaptığım ağrılı ve acılı masaj ve ılık kompreslerle bezelere cerrahi müdahelede bulunmak gerekmedi.